Hedef pazarın belirlenmesinde iki önemli nokta ön plana çıkmaktadır. Birincisi coğrafi yakınlık, ikincisi de ürünün karşılaştırmalı üstünlüğüdür. Öncelikle coğrafi yaklaşımı incelediğimizde, Nobel Ödüllü ekonomist Paul Krugman ülkelerin coğrafi konumlarının ekonomik yapılarını ve gelişimlerini, özellikle dış ticaret bağlamında, belirlediği yaklaşımı ön plana çıkmaktadır. Bu çıkarım Türkiye için de geçerlidir. Türkiye'nin en büyük ihracat ortakları 2018 yılı verilerine göre sırasıyla Almanya (%9,6), İngiltere (%6,6), İtalya (%5,7) ve Irak'dır. (%5,0). (1) Bu 4 ülke de coğrafi olarak Türkiye'ye yakındır. Coğrafi yakınlık kendisiyle beraber tarihsel, toplumsal, siyasal ve doğası itibariyle de ekonomik bağlılıklar oluşturmuştur.
Coğrafi yaklaşımın yanında, gelişen ulaşım ve iletişim teknolojileri sayesinde ülkeler kendilerine fiziki olarak uzak da olsa yeni pazarlara erişebilmektedir. Çin buna en önemli örnek olarak gösterilmektedir. Çin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu ürünleri uluslararası pazarda satmak için büyük projelere imza atmaktadır. Örneğin, "Bir Kuşak Bir Yol Projesi" ile eski İpek yolunu canlandırmak istemektedir. Böylece "her yer ulaşılabilir ve her yerde dış ticaret yapılabilir" sloganı ön plana çıkmaktadır.
Bu resim içerisinde hedef pazarı bulmak için hem coğrafi şartlar hem de teknolojinin olanaklarını birlikte değerlendirerek ürünün sadece coğrafi yakınlığı ya da karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu ülkeleri bulmak gerekir.
Türkiye'nin dış ticarete önem atfetmesi ve Türkiye'li şirketlerin bu alanda adımlar atması aslında yeni sayılabilecek bir olgudur. Modern kapitalist sistemin beşiği olan Avrupa kökenli firmalar son 200 yıldır dünya ticaretini domine etmektedir. Türkiye kökenli şirketlerin dış ticarete yönelmesi 24 Ocak 1980 kararları ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "ithal ikameci" sanayileşme stratejisinden "ihracata dayalı" sanayileşme modeline geçmesi ile başlamıştır.
Orta ve küçük ölçekli firmalar dış ticarete yönelmiştir. Aşağıdaki tablo son 13 yılda dış ticaret yapan firmalarda ki artışı göstermektedir: 2005 yılında 43.456 olan firma sayısı 2018 yılında neredeyse 2 katına çıkarak 83.279 olmuştur.(2) Tüm bunlara ek olarak TL'nin değer kaybetmesiyle beraber Türkiye menşeli ürünlerin dünya piyasasında fiyat performansı bağlamında daha avantajlı konuma gelmiştir. Böylece ihracat rakamları 2018 yılında, Cumhuriyet tarihimizin en yüksek ihracat rakamı olan, 168,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.